Hasan Perioğlu yazdı
Yabancı filmlerde en çok kullanılan söylemlerden biri ‘lanet olasıdır.’ Belki farklı anlamlarda kullanılan deyişler de olabilir ama bu lanet olası söylemini çevirmenler de çok sevmiş olmalı ki, filmlerin birçok olumsuz sahnesinde bunu duymak mümkün.
Fena mı?
Bence değil. Hani bizim spontane ve sıkça kullandığımız serzenişli söylemler var ya üstü kırmızı çizgi ile çizili hatta o söylemi çağrıştıran ünlü ve çok okunan veya ‘renkli sayfalarına bakılan’ bir spor gazetesi de çıkarıldı! Bunları hatırladıkça, ‘lanet olasını’ daha çok seviyorum.
Buraya kadarı biraz karmaşıksa da anlayanlar anlamayanlara anlatsın lütfen, ama kötü laf etmeden!
Bilgimizi ve bilincimizi biraz daha mahcup edecek ama söylerken kamburumuzu dikecek ve başımız ileri bakacak şekilde yeni bir söylem türettik; ‘Doğru söylemek gerekirse’ diye.
Ben gerçekten epey gıcık aldım bu yeni moda uyduruk söylemden. Yani doğruları lütfedip mi söyleyeceğiz?
Tüm söylediklerimiz yalan da doğruyu bazen söyleyeceğiz ve bunu da altını çizerek belirteceğiz, öyle mi?
‘R’ harfi kibarlık kostümü giydi ve neredeyse alfabeyi 28 harfe indireceğiz!
İşte böyle;
Naapıyossun, olmuyo, bilmiyossun, gidiyomusun gibi. Sokak dili mi bunlar?
Hayır canım, aç televizyonu, en basitinden ‘İşte Benim Stilimi’, Türkiye’nin duayenleri böyle konuşmuyor mu?
İş başvurularında istenen ‘Akıcı bir şekilde İngilizce, ikinci yabancı dil tercih sebebidir’, yalan! Ulan önce anadilinizi iyi konuşun da sonra ihtiyaç bile duymayacağınız başka dillere bakın. Az yalakalık ve parlaklık biraz da kaypaklık, hepsi bu!
‘Bizımla deyılsın’, İvana Sert Hanım patentli ve bu kadar akıcı bir Türkçe öğrendikten sonra, elbette ona biraz tolerans tanıyacağız ve takdir edeceğiz.
Ama kaybolan biz miyiz, kültürümüz mü, bilgimiz mi yoksa dilimiz mi? Sizi bilmem ama ‘Doğru söylemek gerekirse’ lafını kullananlardan da gıcık almaya başladım!